Demokrasiyi kökten kabul veya kökten reddetme meselesi hk.

SORU:

Hocam, demokrasiye neden karşıyız, anlamak istiyorum. Demokrasi ile İslâm’ın neleri uyuşmuyor? Demokrasiyi kabul eden, benimseyen bir insanın hükmü ne olur? İslâm devleti olsa demokrasi yerine ne olacaktı?

CEVAP:

Bu asırda ortaya çıkan ve gitgide de içimize daha çok yerleşen temel sorunlardan biri bu demokrasi meselesidir. Demokrasi pek çok insan tarafından hararetle savunulurken esasen ne demek olduğu da anlaşılmış değildir. Siyasilerin, yazar çizerlerin ‘demokrasi övgüleri’, ‘iyi bir şeydir muhakkak’ mantığını oluşturmuştur. Bir zaman sonra demokrasi sayesinde ölülerin bile dirilebileceğini iddia eden olursa şaşmayız.

Demokrasiyi YÖNETİMİN HALKA DAYANMASI olarak özetleyebiliriz. Pek çok tarif bulunsa da tariflerin özeti budur. Halka rağmen bir şey yapmama yani halkı memnun edeni yapma olarak da tarif edilebilir. Halkın memnun edilmesi ise dünya hayatında tamamen mümkün olmayan bir beklentidir. Büyük çoğunluğu memnun etme gibi bir düzeyde gerçekleşebilir bu.

Demokrasi, kutsanacak düzeyde bir sistem gibi gösterilse bile ortada bir gerçek var ki henüz dünya toplumlarının ‘hangi demokrasi?’ sorusunu cevaplandıramayacağı kadar farklı demokrasi anlayışlarından söz edilebilir.

Bizim mü’minler olarak demokrasiyi kökten reddetmemiz gerekmiyor. Mevcut uygulanır hâliyle itikadımız açısından kabul edilemez kısmı ile demokrasiyi kabul etmemizde sakınca vardır. Demokrasi HALKIN İSTEDİĞİNİN OLMASI ya da HALKIN KENDİSİNİ YÖNETMESİ olarak alınacaksa eğer bir sorun bizi bağlar. O da şudur: Bizim dinimiz, hayata ait pek çok başlığı Allah’ın dediği gibi olmak üzere kilitlemiştir. Halkın o konularda bir talepte bulunması, bulunursa kabul görmesi mü’min için mümkün değildir. Bu noktada demokrasi, İslâm ile çelişir. İslâm Müslüman’a, Allah’ın konuştuğu yerde susmayı emretmektedir. Demokrasi ise her ne istiyorsa halk, onu olmuş kabul etmeyi emretmektedir. Ahiret derdi olmayanlar için bu sistem insanlığın zirvesi olabilir. Ahiret için yaşayanlar açısından ise durumun hassasiyeti ortadadır.

Öte yandan:

– Yöneticilerin halkın seçimiyle yönetici olması,

– Seçim hakkının kabul edilmesi,

– Tek görüşle sınırlandırılmış bir yapı oluşturulmaması,

– İnsan haklarının anayasal teminat altında tutulması gibi demokratik sistemlerin ana temasını oluşturan konular dinimizin asırlar önce öne çıkardığı konulardır. Bu açıdan bir sorun yoktur esasen. Demokrasiyi bir çare ve kurtuluş olarak görenler de bu konulara bakarak ‘İslâm/demokrasi kaynaşması’ gibi bir risk yumağını gündeme taşımaktadırlar. En temelinde akideyi sarsabilecek bir risk varken diğer katlarının dinimize yakın gibi durması ise mü’minler arasında muteber isim durumunda olanların bile bir nevi gaflet içinde olmalarına sebep olmaktadır.

Demokrasiye yakın durmanın bir başka nedeni de, ümmetimizin mevcut baskıcı yapılardan kurtulmada diğer sistemlere göre daha rahat dini hayata geçiş yapılabilir bir sistem kabul edildiği için bir nebze sıcak kabul edilmiştir. Neticede ise beşerin, beşerlik sınırlarını aştığı bir sistemin adıdır. Bunu unutmamak gerekiyor.

Bizim mü’min olarak bu sisteme bakışımız şöyle olmalıdır:

a- Demokrasiyi batının yaydığı gibi kabul etmemiz hiç mümkün değildir. Yer yer dinimizin yerine oturtulmaya çalışıldığı için bu sistemi yürekten kabul edenin imanı ile alakalı tereddüt de oluşabilir.

b- Demokrasiden beşeri idare sisteminde veya mü’minler olarak bulunduğumuz koridordan çıkışta istifade edilebilir. Böyle bir istifade muhakkak ulemanın çizeceği sınırlar dahilinde olmalıdır. Yöresel menfaatlerimizi değil ümmetimizin maslahatını öne çıkarmak durumundayız.

Allah yardımcımız olsun.

Selamünaleyküm.
Nureddin YILDIZ
fb.com/nureddinyildiz
twitter.com/nurettinyildiz
instagram.com/nureddinyildiz

Site Footer