Hasta olan bir mü’minin ilk işi uzman bir doktora başvurmaktır.
Kocakarı ilaçlarıyla veya başka hastalara verilmiş reçeteleri uygulayarak tedaviye kalkışmak doğru değildir. Vaktinin olmadığını ileri sürerek ya da masraftan kaçınarak tedavi yollarını kullanmayan Müslüman vebal altında kalır. Bedenlerimiz bize emanettir. Emaneti korumak ve kollamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Peygamber aleyhisselam efendimiz buyurdular ki:
“Her hastalığın bir ilacı vardır. İlaçta isabet edildiğinde Allah’ın izni ile iyileşme olur.”
Tedavi sürecinin tamamlandığını uzman doktoru bildirmedikçe, hafif iyileşmelerle kenara çekilmeyiz. Sabır ve sebatla devam ederiz.
Doktoru, eczacıyı, hemşireyi hepsini Allah’ın lütfedeceği şifanın vasıtaları olarak görür, biliriz.
Haram olan şeylerden şifa beklemeyiz.
Hastalığın şiddeti ne olursa olsun, umutsuzluğa kapılmamız caiz değildir. Ölümü istemek gibi bir hakkımız hiç yoktur.
Hastanın hastalık günlerinde TV izleyerek veya mübah olmayan şeylerle vakit geçirmesi hiç doğru olmaz. Duanın kabul olma ihtimali yüksek olan anlarda gafletten uzak durarak, zikir ve duayla, bereketli yazılar okuyarak vakit geçirilmelidir.
Dua ile, okuma ile iyi olunur mu?
Dua ve okuma dirinin de ölünün de ihtiyacıdır. Hastanın elbette en önemli ihtiyaçlarındandır.
Ancak hastalığın okuma ile tedavisinin caiz olabilmesi için kurallar vardır.
Okuma ile tedavide
Birinci Kural:
Tıbbın ilgi alanında olan ve ilaçla veya benzeri bir yolla tedavisi yapılabilen hastalıklarda okuma, sadece Allah’a sığınmanın tezahürü içindir.
Moral takviyesidir.
Okumaya güvenip tedaviden kaçınmak doğru olmaz.
İkinci Kural:
Organik olmayan ruhi hastalıklarda okuma ile şifa haktır, denenmiştir. Hem Peygamber aleyhisselam efendimiz hem de ashabı kiram hastaları okumuşlardır.
Ancak hem okuyanda hem de okunan şeylerde aranan şartlar vardır. Sadece “okumak” değildir yapılan. Kur’an’ın bereketinden hastanın iyileşmesi için yararlanmaktır. Kur’an ise, ne abdestsiz tutulabilen bir kitaptır ne de her okuyanına kendisini veren bir kitap… Mesele, iman meselesidir.
En güzeli ihtiyacı olanın kendisinin okumasıdır. Başkasına da okutabilir.
Üçüncü Kural:
Hastayı okuyan kimse “salih” bir mü’min olmalı, okuma işini bir meslek olarak yapmamalıdır.
Dördüncü Kural:
Hastaya okunan şeyler ya Kur’an ayetleri olmalı ya da hadisi şeriflerde okunması tavsiye edilen dualar olmalıdır. Birtakım rumuzlar, tılsımlarla okuma olmaz.
Hasta üzerine okunup tesiri olan belli başlı ayetler şunlardır:
Fatiha sûresi,
Bakara sûresinin ilk bölümü,
Ayet’el Kürsi,
Bakara sûresinin sonu,
Haşr sûresinin sonu,
Kalem sûresinin 51. ayeti,
İhlas, Felak, Nâs sûreleri.
Beşinci Kural:
Cinlerden gelen hastalıkların varlığı doğrudur. Ancak cinlerle ilgili bu bilginin suistimali cinlerin verdiği zarardan daha fazla olabilmektedir. Cinlerden daha tehlikelisi bunu istismar edenlerdir. Hiçbir iyiliği dokunmadığı halde insanların dertleri ile geçim temin edenler için söylenebilecek ilk söz, onlardan uzak durmanın tavsiye edilmesidir.
Hasta bakmak mı? Hasta olmak mı?
Hastanın bakımı ve hizmeti, kimi zamanlar hastalığı aratmayacak kadar yorucu olabilir. Bu, elde edilecek sevabın o denli büyük olduğunu gösterir. Hasta ile ilgilenenler bir sabır taşı olmalıdırlar. Duymadıklarını duymaya, görmediklerini görmeye hazır olmalıdırlar. Bilhassa yatalak hastaların bakımı, o hastaların artık çekilmez görüldüklerini hissetmeden yapılabilirse ne büyük bir kazanç elde edilir. Hayırda sabır yarışı yapılmalıdır.
Hastalık halinde eşlerin birbirlerine vefaları çok önemlidir. Etini yeyip kemiğini atmak gibi bir tavır İslami değildir.
Ebeveynin hastalığı anındaki hizmet ise direkt cennete açılan bir yoldur. Allah’tan korkan mü’min bir çocuk/çocuklar böyle bir fırsatı kaçırmamak için yarışmalı, aralarında kura çekmek zorunda kalmalıdırlar. Ama bu kura, sende değil bende kalsın diye olmalıdır.
Eğer hasta kendisine yapılan hizmeti takdir edemeyecek bir hasta ise, bakıcıları onun takdirini değil, Allah’ın rızasını hesap edip hizmet etmelidirler.
Dikkat! Hasta ziyareti bir ibadettir:
Evet, hasta ziyareti bir ibadettir. Her ibadet gibi o da edebine uyularak yapıldığında sevaba vesile olur.
Her şeyden önce hastayı ziyaret “gelmedi demesinler” diye değildir. Bir ibadet olduğuna göre Allah için ve sevap umularak yapılır.
Uygun vakitte, oturma edebine riayetle, konuşma nezaketine dikkatle, dua ederek-isteyerek, gerektiğinde mali ve bedeni yardımda bulunarak ziyaret etmek gerekir. Hasta ziyareti akraba ziyareti gibi olmamalıdır. Kısa ve saygın ziyaret en makbul olanıdır. Bilhassa hastanın ve bakıcıların moralini bozacak söz ve kabalıklardan çekinmelidir. Ziyaretçi ucuz doktorluk yapmamalı, ilaca ve tedaviye müdahale yanlışlığına girmemelidir.
Hasta ve İbadet
Aslında hastalık ibadet için en gerekli zamanlardandır.
Hastanın hac ibadetini ertelemesi caiz olur.
Oruç tutması ise, hastalığına bağlıdır. Hastalığının orucu kaldırıp kaldıramayacağını oruç tutan bir doktorun raporuna dayanarak kendisi de verebilir. Eğer oruç tutamazsa, iyileştiğinde tutamadığı gün kadarını kaza eder. Artık oruç tutması mümkün olmayacak bir hastalığa tutulmuş ise her günün yerine bir fidye verir.
Hasta, başını oynatabilecek güçte olduğu sürece namazı ertelemesi caiz olmaz.
Abdest için suyu kullanamıyorsa teyemmüm eder.
Ayakta kılamıyorsa oturarak, oturarak kılamıyorsa yatarak, yaslanarak kılar. Rükû ve secde için başını eğerek (ima) namazını kılar. Ama namazını ertelemez.
Sıkışınca yanlış yapmamak için; sıhhatliyken bir ilmihâl iyice okunmalıdır!