“Toptan Allah‘ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah‘ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar.” [Al-i İmran Sûresi, 103]
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır: Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan.” [Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2]
Enes İbn Mâlik radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar:
Allah ve Resulünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek…
Sevdiğini Allah için sevmek…
Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek…” [Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10]
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyamet günü:
“Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim.” buyurur. [Müslim, Birr 37. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53]
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Canım kudret elinde olan Allah‘a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” [Müslim, Îmân 93-94. Ayrıca bk.Tirmizî, Et‘ime 45, Kıyamet 56; İbni Mâce, Mukaddime 9, Edeb 11]
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan rivâyet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görevlendirdi.” [Müslim, Birr 38]
Muâz radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim dedi: Allah Teâlâ; “Benim rızam uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır.” buyurmuştur. [Tirmizî, Zühd 53]
Ebû İdris el-Havlânî rahımehullahtan şöyle dediği nakledilmiştir: Dımaşk mescidine girmiştim. Bir de ne göreyim, güleç yüzlü bir delikanlı ve başına toplanmış bir grup insan. Bunlar bir konuda görüş ayrılığına düştüler mi hemen o delikanlıya başvuruyor ve fikrini kabulleniyorlardı. Bu gencin kim olduğunu sordum. “Bu Muâz İbni Cebel radıyallahu anhtır.” dediler.
Ertesi gün erkenden mescide koştum. Baktım ki o genç benden evvel gelmiş namaz kılıyor. Namazını bitirinceye kadar bekledim, sonra önüne geçerek selâm verdim ve:
– Allah‘a yemin ederim ki ben seni seviyorum, dedim.
– Allah için mi seviyorsun? dedi.
– Evet Allah için, dedim. O yine:
– (Gerçekten )Allah için mi seviyorsun? dedi. Ben de:
– Evet,( gerçekten) Allah için seviyorum, dedim.
Bunun üzerine elbisemden tutarak beni kendisine doğru çekti ve şöyle dedi.
– Kutlarım seni. Zira ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim:
“Allah Teâlâ, “Sırf benim için birbirini seven, benim rızam için toplanan, benim rızam uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızam için sadaka verip iyilik edenler, benim sevgimi hak ederler.” buyurmuştur.” [Muvatta‘, Şa‘r 16]
Ebû Kerîme Mikdâd İbni Ma‘dîkerib radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Din kardeşini seven kişi, ona sevdiğini bildirsin!” [Ebû Dâvûd, Edeb 113; Tirmizî, Zühd 54]
Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda bir adam vardı. Bir başka şahıs ona uğrayıp geçti. (Arkasından, Hz. Peygamber‘in huzurundaki kimse):
– Ey Allahın Resûlü! Ben bu kişiyi gerçekten seviyorum, dedi. Peygamber aleyhissalâtü ve‘s-selâm:
– “Peki, sevdiğini ona bildirdin mi?” buyurdu. Adam:
– Hayır, dedi. Hz. Peygamber:
– “Ona bildir.” buyurdu.
Adam derhal kalkıp o şahsın arkasından yetişti ve:
– Ben seni Allah için seviyorum, dedi. O da:
– Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin, karşılığını verdi. [Ebû Dâvûd, Edeb 113]
“Allah‘ın bazı kulları vardır. Ne peygamberdirler ne de şehid. Allah‘a yakınlıklarından ötürü peygamberler ve şehidler, onları imrenirler. ‘Onlar kimlerdir bize bildirir misin ya Resûlullah?‘ dediler. Buyurdu ki: Onlar aralarında bir kan bağı ve mal ilişkisi olmadığı halde Allah‘ın rızası etrafında birleşmiş kimselerdir. Vallahi onların yüzleri nurdur. Onlar nur üzerindedirler. İnsanlar korktuğunda onlar korkmayacak. İnsanlar mahzun olduğunda onlar mahzun olmayacak.” [Ebu Davud]
Kardeşlik; namaz gibi, oruç gibidir!
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman edemezsiniz!”
Allah‘ın cennetini kazanmamıza vesile olan amellerimizden biri de, O‘nun mümin kulları ile kardeşliğimizi koruyup gözetmemizdir. Kardeşlik, diğer müminlere karşı bizden kaynaklanmış bir lütuf değildir. ‘Allah için‘ vasfı ile anılıyor oldukça kardeşlik, mükemmel bir kulluk çeşididir. Yeri gelir sevab olur yeri gelir cihad olur. Yeri gelir imanı tamamlar, yeri gelir cennete koyar. Kardeşlik bir kulluktur. Kardeşlerimizi anneleri doğurdu; ama bizi onlarla kardeş yapan Allah‘tır. Kardeşin hatırı olmasa bile kardeş yapanın hatırından ötürü, kardeşlik bedeli ödemeye hazır olmalıyız. Bizim için ‘kardeşlik‘ namaz gibidir, oruç gibidir. Değerliliği kadar, şartları vardır. Elbette zorlukları da vardır. Bütün zorlukları ile her türlü bedeli ile onu yaşamak mümin olmaktır. Nihayetinde Allah‘ın rızası olduktan sonra bedeli ölçülmez.
Müminlerle kardeşliğimizi bir ecir deryasına dönüştürmeliyiz.
Kardeşlik esaslarından ve vazifelerinden hiçbirini basit görmemeli, yapamadıklarımıza esef etmeli, yaptıklarımızın kıymetini bilmeliyiz.