Bu ümmetin merhum bir ümmet olduğu muhakkaktır. Merhumdur; yüklendiği yükü ancak Allah’ın rahmeti ile taşınabilecek kadar ağır bir yüktür. İlk insandan beri birikmiş insanlık sorunlarını omuzlamış bir ümmettir. İnsanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmettir. İnsanlık için çıkarılmış olmak insanlığa umut olmak, çare üretmek demektir. Binlerce yıllık birikimle yığılmış sorunlar bu ümmetin bağrında çözülecektir. İnsanlık bu ümmetle huzur bulacaktır.
Mevcut olumsuzluklara bakarak ümmetimizin yetersiz kalmasından söz etmek, bugünü dün olmadan düşünmek ve yarınların bugünün devamı olacağını anlayamamaktır. Bugün ne oluyorsa dünkü olanların devamı olarak oluyordur. İnsan binlerce senedir aynı insandır. İnsanın düşmanı şeytan da aynı şeytandır. Ambalajlar ve görsellikler değişmiş olsa da her şey olduğu gibi devam etmektedir. Irkçılıktan alkole, ekonomik tamahtan cinsel şehvete kadar bugün insanı etkisi altında tutan her şey ilk günden beri vardı. Dünyanın her geçen günü insanın dertlerini biraz daha derine gömerek ilerlemektedir. Dünyada hayatın, zamanın sonuna doğru ilerlediği bir döneminde bu ümmet geldi. Eski dünyanın yeni ümmeti olarak geldi. Heyecan yeni, umutlar taze ama dertler kadim dertlerdir. Bu ümmetin farkı yani bütün insanlık için çıkarılmış en hayırlı/en çok umut bağlanılan ümmet olması da burada ortaya çıkmaktadır.
Muhammed aleyhisselamın ümmeti ilk çıktığında da dünya böyle karmaşık günlerinde idi. O zaman da huzur bulunamaz bir değerdi. O zaman da umutlar sahiplerinden önce gömülmüş gibi idi. Kız çocuklarının diri diri gömüldüğünü örnekler dururuz ama erkeklerin ne kadar hayat teminatı vardı merak etmez miyiz? Toprağın üzerinde altını özleten bir hayat vardı. Hayatın her zamanki rengi o idi zaten. Bu ümmet çıktı ve kurtulmak isteyenlere kurtuluş programını sundu. Onu alabilenler kurtuldular. Reddedenler ise o sorunlar içinde yok olup gittiler.
Dün hayat böyle idi, insanlar da böyle idi.
Bugün, gözümüzü yanılmaya adeta mecbur eden bütün gelişmelere rağmen hayat yine aynı hayattır. Kız çocukları diri diri gömülmüyor mu şimdi? Öldürme çeşidi değişmiş olsa da ‘helak olmak’ ise ölüm, kızı ile erkeği ile bütün bir nesil helake sürüklenmektedir. Dün ve bugünde şeytanın şer planlarında değişen çok şey yoktur. Pratikte de değişen yoktur. Dünkü cahiliye, ambalajını yenileyerek varlığını sürdürmektedir.
Dün, kız çocuklarını Muhammed aleyhisselamın ümmeti kurtardı. Çare ‘âlemlere rahmet’ olanda idi. Bugünün çaresi de ondadır. Bu ümmet çare ümmettir. Çare idi hâlâ çaredir. Dünyanın dosyaları dürülene kadar da çare bu ümmettir. Olayların yoğunluğu, çare olması gerekenlerin aciz görüntüsü gerçeği değiştiremez. Allah Teâlâ insanlık için bu ümmeti göndermiştir bir kere. Bu ümmet de vardır artık. Yeni bir nebi, yeni bir kitap gelmeyeceğine göre bu ümmetin gençleri silkinip ayağa kalkacaklar ve diri diri gömülen kızları da erkekleri de kurtaracaklardır. Bu ümmetin dünkü vazifesi bu idi. İlk gençleri bu görevi üstlenmişlerdi. Bugünün gençleri de aynı görevle görevlidirler.
Dün çare olan ümmet bugün çaresizliğin adı olabilir mi? İslam’dan söz edenler, pasifliği kabullenmiş iseler İslam’dan söz etme haklarını da yitirmişlerdir. İnsanlık hiçbir zaman işi yerinde, keyfi başında olmadı. İnsanlığın böyle bir kaderi yoktur. İnsan sıkıntılar içinde yaratıldı. Kaderi kederle yoğurmuştur insanı. Dün böyle oldu, ebediyete kadar da böyle olacak. İnsanlık bu ise, insanlık için çıkarılmış bu ümmet de böyle olacaktır. Ümmet olmak budur. Çare olmak böyledir.
Dünkü kızları diri diri gömülmekten kurtaranlar da bombardıman altında idiler. Zamanlarının en güçlü baskıları ile işlerini gördüler. Yegâne silahları Rablerine itimatları ve dertlerinden büyük yaşayan idrakleri idi. Çaresizliği itiraf etmek bir yana, var bile saymadılar. Böylece de çare oldular. Bugünün çaresi de dertlerden büyük olmayı ve her şeyin yaratıcısı olan Allah’a itimadı öğrenmektedir. Bunaldıkça çare üretimi artan mü’min, bu ümmetin ilk neslinin sloganı gibi idi. Bugün de böyledir. Dertler büyüdükçe, dertlerden daha büyük kalmaya mecburuz. Ümmet olmak bunu mecbur ediyor.