Yollar adım adım kat ediliyor. Ağaç da milim milim büyüyor. Damlalar sonunda göl oluyor.
İnsan da büyürken gözle asla izlenemeyecek kadar küçük ölçülerle büyüyüp büyük insan oluyor. Büyük doğmanın mümkün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Küçük doğup büyümek muhkem bir kaderdir. Ağacın da kaderi budur insanın da…
Yol kat etmek isteyen bu kurala bağlı yürürse yol bitirir. Adımları ile yolu arasında denge kuramayanlar için yollar bitmez mesafelerden oluşur. Bir gecede büyüyen ağaç ürkütür, damlamadan gelen su sel olur, afet yapar. Bir bebek, büyüsün diye annesinin kucağında durduğu hâlde, annesi onun büyümesi için çabaladığı hâlde, çocuk bir gecede on yıl mesafe kat edip bir aylık iken on yaşındaki ağırlığına gelse, annesi bundan mutlu olmaz, yavrusunu acile kaldırır. Büyümek, tabii olduğunda güzeldir. Adım adım olduğunda sevindirir.
Mü’min insan olarak yaşama arzumuz için de bu kural geçerlidir. Kimse bir gecede kemale ermeyi beklememelidir. İman da küfür de, nefes nefes gelişir. Her alınan nefes ya imanı ya da küfrü büyütür. Gözün gördüğü, kulağın duyduğu, dilin konuştuğu her şey o büyümeyi sağlayan damlalar gibi birikiyor. Her gün bir kelime öğrenip sonunda annesinin dilini konuşan çocuk gibi büyüyüp gelişiyor imanımız. Kimliğimiz böyle oluşuyor.
Namazın rekâtları sayılıyor, orucun da günleri. Hac, sayılarak bitirilen tavaflardan oluşuyor. Dört rekâtlı bir namaz, dörtten biri eksik olunca namaz olmadığına göre sayılardan oluşan bir bütünün her parçası, o bütünün kendisi kadar değerlidir.
Yollar adımlarla kat edilebiliyorsa her adım o yolun kendisi gibidir. Adımlardan hiç biri önemsiz olamaz.
İyi işlerin veya kötü işlerin önemsiz görülebileni olamaz. Tek bir kelime ebedî cennet sebebi, ebedî cehennem nedeni olabiliyorsa ‘önemsiz’ sayabileceğimiz kelime bizim sözlüğümüzde yoktur. Hesabı oluşturan bütün rakamlar, beklenen sonuç için önemlidir.
Ne kulağımıza giren tek bir kelimeyi ne de dilimizden çıkan bir tek cümleyi basit göremeyiz bu yüzden. Harflerden kelimeler, kelimelerden cümleler kurulduğu gibi, dünkü bir salih işimiz, bugünkü bir zikrimiz, yarınki bir planımız bir bütün olarak bizi yansıtmaktadır. Hiçbir kelimeyi küçük göremeyiz. Hiçbir bakış, boş değildir.
Anne baba, ümmetin çocuklarına eğitim veren muallim olduğumuz konumda ajandamızdaki ilk not, önümüzdeki ilk çizgi bu olmalıdır. Gerçekçi olmalı, gerçeğe göre plan yapıp beklenti içinde bulunmalıyız: İnsan bu, adım adım büyüyecek. İman içinde damla damla göl olacak. Üç günde olup bitenden hayır beklememiz zordur. İyilik için olgunlaşmayı beklemek zorunda olduğumuz gibi, önümüze çıkan kötülüğü de kökleşmiş görmemiz mümkün değildir.
Sabretmesini bilen, yürümeyi biliyordur. Sabır ise beklemek değildir; yürürlükteki kanunları bilmek, gözü, kulağı, dili o kanunlara göre kullanabilmektir.
Gün sayma yerine iş bitirmeyi, görüntü yerine ihlası, sayı yerine kaliteyi getirince işlerimiz rayına oturacaktır. O zaman sabrın anlamını bilmiş olacağız. Neden var olduğumuzu, bizden ne beklendiğini idrak etmiş olacağız.
Heyecanlanmaya gerek yoktur. Acele yanlıştır. Plan bizim planımız değildir. Kim yarattı ise planı da o yapmıştır. O, bir gecede büyümeyi takdir buyurmadığı için büyüme yıllara yayılıyor. Mülk O’nun, karar O’nundur. O, böyle dilemiştir. Hayatı nefes nefes tükettiğimiz gibi amellerimiz ve emellerimiz de kelime kelime, adım adım oluşsun istemiştir.
Her şey adım adım yol alıyor. Ağaçlar da insanlar da onları yaratanın planına göre var oluyorlar. Büyük emelleri olanlar, milim milim yol alacaktır. Yol budur, usul budur. Arafat’ta on binlere irad edilen hutbeden önce birer birer peşlerinde koşulmuştu onların.
Burası dünyadır; yolları yürünecek, sularında yüzülecektir. Adım adım, kulaç kulaç…