Bir iş yeri ve dükkânı olmayan insan sayısı, olandan çok daha fazladır. İnsan olmak ve insanca yaşamak için iş yeri de, dükkân da şart değildir. Bugün böyledir bu gerçek, asırlar önce de böyleydi. Buna karşılık evi olmayan insan yoktur, olan da bir afetzede gibidir. Çünkü insan evsiz olmaz; dükkânsız olur ama evsiz olmaz. İnsan evde doğar, evde büyür, evde kimlik bulur. İnsan ve ev iki ayrılmaz gibidir. Dün böyle idi, bugün böyledir, yarın da böyle olacaktır.
Ev ve insan birleşince hayat anlaşılıyor. Evi olanın huzuru olacağı zannediliyor. Evi olanın sofrası da olacağı var sayılıyor. Ev ve insan birleşince sonuç olarak insanın huzuru, rahatı ve gıdası da anlaşılır. Ev bir de imanla birleştirilip mü’min ev olunca evden beklenenler de artmış olur. İçinde yaşayanların Allah’a iman ettiği bir ev, Allah’ın insanı yaratma maksadının tahakkuku için en uygun ortamdır. Şehirleri nurlandıran camilerden önce evler, kalpleri nurlandırır. Evlerde doğan insanlar camilere gider, medreselerde eğitim görür. Bir tekkede zikir yapan insan, bir annenin evde doğurup hayata getirdiği insandır. Bu nedenle ev asıldır diyoruz. Hayat evde başlar, evden dağılır ve yine eve döner diyoruz.
Mü’min Ev
Ev, kime ait ise ona nispet edilerek anılır. Evin imanı veya aksi olmaz ama onun sakininin imanı olur. Mü’minin içinde hayat sürdüğü ev mü’min evdir. Evler, içindekilerin amellerine şahit olduklarına göre imana, salih amele şahit olan evler biiznillah mü’min evlerdir. Mü’min evlerde, iman hâkimdir. Oradaki anneler ve babalar mü’min nesil yetiştirirler, Allah’ın izni ile. Evlerimizin içinde mescitlerimizin bulunması, medrese mantığı ile ev kurup sahiplenmemiz bizi bu sonuca götürür.
Evlerimiz barınağımız, medresemiz, mescidimiz ve sevgi pınarımızdır. Dünyamızı ve ahiretimizi evlerimizde mamur ederiz. Binasını ve kimliğini korumamız da bizim için kutsallık noktasına yükselmiş olur. Evlerimizin mahremiyeti, bizim mahremiyetimizdir. Evlerimizin seviyesi de bizim seviyemizdir.
Başkalarının hidayeti için uğraşanların işe evlerinden başlamaları daha makuldür. Dibine ışık vermeyen mumun durumu benimsenemez. Her çeşidiyle sadakalarımız önce evlerimizde verilmelidir. Zira evimiz riyadan en uzak kalabileceğimiz, korunmuş bir alandır. Evimiz çekirdeğimizdir. Çekirdeğin korunması çınarın korunmasıdır. Bir Müslüman olarak en yüksek beklentimiz olan İslam devletini evimizde inşa edebiliriz. Onu inşa etmemiz de korumamız da hem esastır, hem daha kolaydır.
Evlerimizin duvarlarına mukaddesatımızı yansıtan levhalar asmamız, evlerimizi mü’minleştirmek için yeterli değildir. Evlat babanın ve annenin yüzüne baktığında, onlar da evlada baktıklarında Allah’ı hatırlatan çehre sahibi olmamız daha değerli ve daha etkilidir. Ev halkının birbirleri hakkında yapacakları samimi bir hüsn-ü şehâdet, kalabalıkların şehâdetinden daha değerlidir. Kimsenin kimseyi evdekilerin birbirini tanıdığı gibi tanıyamayacağı bir dünyada yaşıyoruz. Neredeyse hayatın tamamını, günün bütününü geçirdiğimiz mekân insanlar için de melekler için de tam bir kimlik tespit mekânıdır. Evimizde asıl benliğimiz ve yapmacık olmayan karakterimiz ortaya çıkar. Evdeki sabır kabiliyetimiz gerçek göstergedir. Tebessümümüzün de gerilmiş yüzümüzün de en bariz okunduğu yer evimizdir. Bunun için evlerimiz imanımızı yaşayıp yansıttığımız en ideal mekânlardır. Biz, elhamdülillah mü’min olduğumuza göre evlerimiz bu imanın yansıdığı yerler olmalıdır. Bunun için illa mü’min ev istiyoruz. Adalet, merhamet, görev, sorumluluk, samimiyet, ihlas… Bizden ne bekleniyorsa o evimizde olmalıdır ve kaynağı da ev olmalıdır.
Çocuk ve Ev
Okullar çocuklarımıza diplomalar kazandırabilir ama karakterlerini anne-babalar evlerde vereceklerdir. Çok basit bir örnek açabiliriz: İkinci sınıf bir buğdaydan hangi fırın birinci sınıf bir ekmek pişirebilir? Bu kadar açık ve basittir; anne-babanın evlenirken ‘bismillah’ diyerek başladıkları ve öyle yürüttükleri bir yuvanın çocuğu ile böyle olmayan yuvanın çocuğu farklıdır. Mü’min ev, camilere giden insanların yetiştiği yer demektir. Camileri evlerden doldurduğumuza göre, boş evlerden cami dolduramayacağız demektir.
Evlerimizin konumunu bu açıdan bir kere daha belirleyelim: Evimiz, İslam’a insan yetiştiren bir ocak mıdır değil midir? Bunu kendimizden de çocuklarımızdan da ölçebiliriz.
Evimiz, İslam’a insan yetiştiren mini de olsa bir ocak olmayı becerememişse ilk fırsatta dönüş yapıp ‘son kale’ mantığı ile evimizi koruma ve bakıma almalıyız. Zira evlerimiz Allah’ın büyük bir nimetiydi. O nimeti değerlendirememiş olanların Allah’tan başka hangi nimeti bekleme hakları olabilir? Evlerini Allah’a açamamışların, dünyanın İslam’a açılmasını istemeleri ne kadar samimi olur? Ne kadar yankı bulur böyle bir istek?
En Önemli Nokta: Helal Gıda
Nereden başlayalım araştırmasının ilk cevabı gıdadan ve onu helalleştirmekten olmalıdır. Helal sadece ‘çalmamış’ olmakla elde edilemeyebilir. Eldekini çalmamış olmak kadar ‘hak etmiş olmak’ da bir helallik kriteridir. Giyilebilirliği, yenilebilirliği, kullanılabilirliği kriterleri dinden alınmış şeylerin tüketildiği ev helal yaşanılan bir evdir. Gıda başta olmak üzere helal koruması altında bir ev isteriz.
Ve helalin en önemli göstergelerinden biri de israftan uzaklıktır. Zira israf edenler şeytanın kardeşleridir. Şeytanın kardeş kardeş yaşadığı bir ev için mü’min ev nasıl deriz?
Eğitimin En Gerçekçi Yuvası
Temizlikten edebe kadar her şeyin en ihlaslı ve en kalıcı öğretilebileceği yer evlerdir. Hiçbir öğretmen bir anne kadar çocuğunu düşünemez, onun kadar kimse samimi olamaz. Evet, anne matematik bilmiyor olabilir, Kur’an tecvidini hoca kadar bilmiyor olabilir ama çocuğunu öğretmeninin önüne en iyi şekilde almaya uygun hâle getirebilir. Anne annedir ve kimse bir daha anne değildir bu âlemde.
Bir evdeki Riyazu’s-Salihin ders halkasının bereketi dışarıdaki hangi medresede olabilir?
Hicret edecek bir Yesrib bulamadığımız zamanlarda evlerimiz dükkânlardan, bunaltan sokaklardan hatta eğitim kurumlarından hicret etmek için sığındığımız yerlerimiz olsun.
Evlerimizde insan olarak yaşadığımıza göre tartışmayı gerektiren durumlar da olabilir. Evimizin çöktüğünü göstermez böyle bir durum. Bunu tabii görürüz. İlmine ve salahına itimat ettiğimiz bir mürşidimiz hep bulunsun. Ona gidelim, onu davet edelim, bize planlar çıkarsın. Arızalarımızı göstersin. Sözünü dinleyelim.
Özellikle çocukların yetişmesinin beraberinde sorunlar getirebileceğine önceden hazır olmalıyız. Asırlarca uzasa bile sabretmeye hazır olalım ve muhakkak bir bilenden akıl alalım. Biz garipliği müseccel bir ümmetiz, ama çaresiz değiliz. Rabbimiz bize evlerimizi adres olarak gösteriyor; huzurun ve şefkatin adresi evlerdir.
Mü’min Ev Yasası
1) Evi ayakta tutan imandır. İman temelimiz çatımızdır. Onu tartışmak bir yana, tartışanları evimize bulaştırılmasına bile iznimiz olmaz.
2) Salih ameller ve en başta namaz, evimizdeki imanın göstergesidir.
3) Mü’min ev meleklerin konuk olduğu bir evdir. Meleklerin rahatsız olacağı kokuya varıncaya kadar her şey o kutlu misafirlere göre tasarlanır. Bunun için bir resim asmaktan kötü söz konuşmaya kadar here şeye özen gösterilir. Musafaha edemediğimiz bu misafirlerimizi evin her ferdi baş tacı eder.
4) Mü’min evde herkes Allah’ın yaratmasına razıdır. Kim nasıl yaratıldı ise o öyle kabul edilir. Kimse özenilecek bir tip değildir. Bedenler, kabiliyetler ve mizaçlar yaratıldığı gibi kabul edilir. Kadere rıza zirvededir.
5) Evdeki mal ve imkânların emanetçisi biliriz kendimizi. Her şeyin Allah’ın olduğu bir dünyada bulunduğumuzu unutmayız. Emanetçiyiz, emanete sadığız.
6) Mü’min evin en önde gelen özelliklerinden biri istişare sünnetinin yaşandığı bir ev olmasıdır. Herkesin içindekini konuştuğu, aile reisinin herkese itibar ettiği bir evdir.
7) Mü’min evde erkek/kadın ayrımı yoktur. Onun yerine Allah’ın kulu şuuru vardır. Bu evde zulüm haramlardan biri olarak bilinir ve mesela alkolden kaçınıldığı gibi ondan da kaçınılır. Çocukların oyunlarında bile birbirlerine zulmetmedikleri şuuru ilk zamanlardan itibaren yerleşmiştir o evde.
8) Sıla-i rahim o evin vazgeçilmezidir. Komşuluk da imanın bir gereği olarak koruma altında tutulmuştur.
9) Bu evdekiler bir eşyanın çalınmasına karşı tedbirli olunduğu gibi vakitlerinin çalınmasına karşı da hassastırlar. Misafirlikten eğlenmeye kadar her şeyde vakitleri paralarından daha az değerli değildir.
10) Mü’min ev, bilgi evidir. Bilgi de ibadet maksatlıdır. Herkes öğrendiği ile Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır.
11) Bu evde tüketim üç başlıkta ele alınır: Zorunlu olanlar, ihtiyaç olanlar, lüks olanlar. Bu sıralama ile tüketildiği için de israf ve kör taklitten korunulmuş olur.
12) Bu evler neticede evdir, cami değildir. Cami gibi abdestsiz durulmaz, dünya kelamı konuşulmaz yerler değildir. Sadece haram girmez bu eve; eğlence girer, neşe girer, haram olmayan her şey girer.
Vakit Kaybetmeden
Hemen, hiç vakit kaybetmeden evlerimizi iman sınırlarına çekelim. Nereden başlarsak o bizim için kazanç olacak biiznillah. Geçmişin hataları ile bir ömür yürümek yerine yeninin umudu ile kalan ömrü geçirmeliyiz. Herkesin diline hâkim olduğu, dünyayı kullanan ama dünyanın onu kullanamadığı, çalışma ile duanın birleştiği, büyüğün saygı küçüğün şefkat gördüğü, sırlarının ifşa edilmediği, birilerinin beğenisi için değil de kendileri için yaşanılan, misafirle bereketlenen, gıybetten dedikoduya, çirkinliklerin girişinin yasak olduğu evler için hemen karar verilmelidir. Bunların yapılamadığı geçmiş zamana istiğfar edilip yeni düzen kurulmalıdır.
Mü’min beyefendi, mü’min hanımefendi, evleri bir umut evidir. Umudumuzu çok uzaklarda aramaya gerek yoktur. O umudu eskitip duruyoruz yıllardır.