Kur’an’ımızdan imanımızı öğreniyoruz. Namazımızı da ondan öğreniyoruz. İbadetleri ve ahlâkı olduğu gibi ondan alıyoruz, almalıyız.
Rabbimizin bize yasak ettiği şeyleri de Kur’an’ımızdan öğreniyoruz. Faiz, zina, kumar, cinayet… bunun için gözümüzde büyük bir afet gibi duruyor, durmalıdır. Mü’min olmamız bunu gerektirir hiç şüphesiz. Hatta böyle olmasa mü’min de olamayız.
Bu çizgiden yürüdüğümüzde Kur’an’ımız için ibadetimizin, ahlâkımızın, yasak bildiklerimizin kaynağı deriz. Kur’an’ımızda ise bu sayılanlardan başka bilgiler de vardır. Olaylar var, kavimler var, hayırda ve şerde sivrilmiş şahsiyetler var. Uzun uzun âyetler, sureler, sure isimleri onlardan bahseder. Kur’an’ımıza iman edenler, onu okuyanlar, ders kitabı olarak bilenler, yarın rablerinin huzurunda onun muhtevasından hesaba çekileceklerini bilenler Kur’an’ı abdestin dört farzını öğreten, haccı emreden ve faizi yasaklayan bir kitap olarak bilirler ama onu bu kadarla daraltmazlar. Kur’an’ın aynı zamanda bir ‘örnek isimler kitabı’ olduğunu da bilirler. Bilmek zorundadırlar da.
Baştan sona kadar hayır veya şerde öne çıkmış onlarca isim Kur’an’ımızda boşuna değildir. Babamız Âdem aleyhisselamdan beri pek çok isim; İbrahim, Musa, Nuh, İsa aleyhimusselam pek çok kere ve farklı yerlerde hayrın örnekleri olarak zikredilmektedir. Onların karşısında da Âdem aleyhisselamın ilk çocuğundan biri, ismi verilmeden şerrin örneği olarak zikredilir. Firavun, Karun, Hâman… şerrin örnekleri olarak önümüze konur. Bu isimler Kur’an’ımızda asla bir tarih bilgisi için değildir. Bir kültürel zenginlik için hiç değildir.
Namazı emreden âyet, ona iman eden mü’mini, o âyeti gönderen Allah’ın huzurunda hangi hissiyata sevk ediyorsa, Firavun’u anlatan âyet de o hissiyata sevk etmelidir. Firavun ve benzerleri, iyi bir imanın içini doldurmak için vardır Kur’an’ımızda. Aynı şekilde bilhassa peygamber isimleri bunun için vardır. O isimler ve onların zikrine neden olan olaylar mü’minler için örnekler durumundadır. Binlerce sene önce bu dünya topraklarında bulunmuş bir salih insanın isminin zikredilmesi veya şerri ile ün yapmış birinin ismi ve dilinden çıkan sözlerin Kur’an’ımızda yer alması ne tarih ne de kültür ile izah edilemez. Kitabımızda adı geçenlerle müspet veya menfi manada bir iman bağlantımız vardır. Onlar bizden önce, bugün bizim iman olarak sahiplendiğimiz davanın sahipleri veya düşmanları durumunda oldukları için biz bugün onları sahiplenme veya reddetmede izlerini sürer durumda bulunuyoruz. Onlar önden gittiler, insan olma ve insan olduğumuz için topluca iman teklifi ile muhatap olma noktasında onlarla aynı sonuçları paylaşıyoruz. Bu da onları bilmemizi gerektiriyor. Onların akıbetlerini anlamamızı gerektiriyor.
Bir Âdem aleyhisselam bilgimiz olmalı. Bu bilgi bize, kimin çocuğu olduğumuzu, sadece altı kişilik bir ailede bile neler olması muhtemeldir, baba olmak çileye talip olmaktır.,. gibi temel sabır malzemeleri verecek. Âdem aleyhissalam sadece ilk insan adı olmakla kalmayacak. İlk insan olması kadar insan olmanın nelere mal olacağını da bize öğretmelidir. O örnektir. Kur’an’ımız onu örnek olarak önümüze koymuştur.
Bu kuralı ateşlere atılan İbrahim aleyhisselama da uygulayabiliriz. Babası ile alakası, eşleri ile yaşadıkları örnektir, derstir.
Aynı örneği hiç tereddüde mecal bırakmayacak bir şekilde Nuh aleyhisselamda görmek mümkündür. Sadece tufanla izah edilemez onun yaşadıkları. Zamanı, sabrı, aileyi, evladı anlamak için en temel malzemelerden birisi Nuh aleyhisselam kıssasıdır.
Bir başka muhteşem örnek Musa aleyhisselam olmalıdır önümüzde. Bugünün Yahudi’sini anlama ve onunla mücadele etmek için önce Musa aleyhisselamı anlamak gerekir. Kur’an’ımızda onlarca kere geçen isimler ve o isimlerin başındaki Musa sözcüğü bize çok şey anlatır.
Toplumu, iman etmiş olsa bile insanları, olayları, mücadeleyi, sabrı, sebatı, Allah Teâlâ ile bağlantıyı Musa aleyhisselamda görüp yaşamak iman davasının en öncelikli konularındandır. Bunu anlayabilenler sabrı da anlamış olurlar. Bu anlaşılmadan ise ‘iman ettik’ sözüne güvenip bocalayabiliriz. Ajansların haberleri ile yoğrulmuş kafalarımız, Kur’an’ımızdaki örneklere yönelmelidir. Kesinlikle bir Hâman bilgimiz olmalıdır. Aksi takdirde memurluğun tapınılan put hâline gelmesini anlayamayız. Anladığımız zaman da iş işten geçmiş olur maazallah.
Artık şunu bilelim: Kitab’ımızdaki kıssalar çocuk kıssaları değildir. O kıssalar büyükler içindir. Fil olayı bugünü anlatıyor. Firavun bugün yaşıyor. Karun bugün vardır. Nemrud şimdi tutuşturdu fırınını. Bunlara karşı İbrahim olmak, Musa olmak, Nuh olmak bizim anlamamız gereken dersimizdir. Bu kadar açık bu kadar önemli bir gerçektir o isimler. Zira onlar örnektirler.