Allah’ın kanunu böyle geldi böyle gidecek: Her gece önceki günü siliyor ve sabah olduğunda hayat yeniden başlıyor. Dağlarda, ovalarda, ırmaklarda, mağaralarda her yerde güneşin ışıkları ile beraber hayat yeniden canlanıyor. Otlar ve insanlar hareketleniyor. Gecenin karanlığı, yeni güneşle beraber gitmek zorunda kalıyor. Bir dahaki gece anına kadar güneşin aydınlığında hayatı olan her canlı aktifliğini sürdürüyor. Yeter ki gece vaktinde ölümü gelenlerden olmasın, sabahı gören yeniden canlanıyor.
Bizim iman hayatımız da yer yer gecelere benzer bir karanlık dönemler geçirebiliyor. Küfrün üzerimize tasallutu ile bir karanlık çökebiliyor. Kendi hatamız ile perdelerimizi çektiğimiz için karanlıkta kalıyor olabiliriz. Başımıza gelen musibetler gözümüzü görmez, kulağımızı duymaz, elimizi tutmaz hâle getirebiliyor. Kendimizden geçtiğimiz anlarımız, şuurumuzu yitirdiğimiz saatlerimiz olabiliyor. Varlık nedenimizi kavrayamadığımız zamanlar olabiliyor. Kaçmaması gereken fırsatları kaçırmış durumda bulunabiliyoruz. Birimiz, binimiz için böyle olabileceği gibi kitle kitlede karanlığa daldığımız olabiliyor.
Hiçbir gece ebedi değildir. Geceler mukadderdir ama ebedi değildir; her gece kıyamet vakti gelmediği sürece yerini gündüze bırakmaya mecburdur. Gündüzün ışıklarına rağmen perdesini açmayanlar, karanlığı kendi iradeleri ile sürdürenler, geceye esir olurlar.
Artık sabahın çıktığını anlama zamanı gelmiştir. Bir gecelik karanlıklara hayatımızı feda edemeyiz.
İnsanlar sabah olunca günlük kıyafetlerini giyip dışarı çıkıyorlar. Gece ve gecenin oluşturduğu şartlar da evde kalıyor. Dinimiz ve imanımızla alakalı, hayatımızda da bize karanlık geceler yaşatan olaylardan sıyrılmayı ve nurlu meydanlarımıza çıkmayı becermek zorundayız. Gecenin karanlığını gündüze taşımak gibi bir iş olan, olayların ve baskıların etkisini iman hayatımızın tamamına sirayet ettirmemiz kabul edilemez. Başımıza gelen ne olursa olsun, zulmün hangisi ile karşılaşırsak karşılaşalım namaz için kıbleye yönelmemiz bizi farklı bir ortama taşımalıdır. İmanımız bunu gerektiriyor. Namaz huzurumuz olmalıdır. Namazda enerjimizi tazelemeliyiz. Namazın bile eridiği bir hayat bizim için, karanlığa mahkûm olduğumuz hayat olur.
Sadece namaz da değildir örneğimiz; imanımız bize ne yaptırıyorsa biz onu gecenin ardından bir sabah programı gibi algılamak zorundayız. Mushaf’ı açıp Kur’an okumamız budur, böyle olmalıdır. Her Kur’an okuyuşumuz, gecenin ardından sabah planlaması gibidir. Duamız öyledir. Teşbihimiz öyledir. Mümin kardeşlerimizle beraber bulunduğumuz anlar tam bir sabah yürüyüşü gibi olmalıdır. Gecenin karanlığına gömülüp kalır gibi, olayların ve zulümlerin karanlıklarında yok olup gidemeyiz. Sabrı biliyorsak eğer sabrın özü budur. Cihadı tanıyorsak cihadın, bunun için, böyle bir pratiklik olduğunu da tanıyoruz demektir. Dağılır gibi olduğunda mümin cemaatimizi yeniden oluşturmak, böyle bir sabah programıdır. Günahlara girdiğimizde tövbe kapısına yönelmek budur.
Boş veya değeri bilinmeden geçirilmiş yılların ardından asıl mümin kimliğimizi ihya etmek için azmedip kolları sıvamak budur. Daha iyisi varken, yapabileceğimizin daha güzelleri varken seviyesi düşük işlerimizden yüksek seviyeli işlere terfi etme heyecanı ve kararı bir güneş doğmasıdır. O güneşin doğumuyla beraber yola çıkışımız geceden kurtulma ve gündüze kavuşmadır. Oturup düşünebiliriz artık: Dışarıda güneş doğduğu hâlde bitmiş olması gereken geceler bizim gafletimizle sürüyor olabilir mi? Neden bu geceler bu kadar uzun sürüyor? Hiçbir gece ebedi değilken biz kendimizi neden karanlıkta hissedelim?
Her yeni bir gün yeni bir hayat olduğuna göre her namazı yeni bir canlanma yapmak görevimiz olmalıdır. Okuduğumuz her kitap, dinlediğimiz her âlim, katıldığımız her program bize bir canlanma katmalıdır. Biz karanlık gecelerin insanları değiliz. Geceleri bile aydınlatacak nurun peşindeyiz. İçinde bulunduğumuz karanlık bizim dalgınlığımızdandır. Gözümüzü açsak bu büyük gerçeği görürüz. Üst üste çektiğimiz perdeleri aralasak, ardından o büyük nur görülecek, o muhteşem umut bizi kuşatacaktır Allah’ın izni ile. Yeter ki sabah programımız hazır olsun.