İnsana, Kur’an’a, davaya adanacak nesiller yetiştirmeye uykudan başlayabiliriz. Uykudan başlamalıyız da. Uyanık kalacak adamlar için, uyumayan ve uyutmayan mücahitler için uykudan başlayabiliriz. Gündüzü at sırtında gecesi seccadede tipler için önce uyku diyebiliriz. Okuyabilen, okuduğunu anlayabilen, anladığı ile amel edebilenler için de önce uykudan başlanmalı. Baktığını görebilen, gördüğünden hikmetler süzebilen basiret sahipleri için uyku şart.
Uyuyamayan, uyanık kalamaz. Gecesine hâkim olmayanın da gündüze hükmü geçmez.
Adam olmak için, adam yetiştirmek için ilk baraj uykudur. Uyku barajından geçenler gündüzü uyanık geçirebilirler.
Önce uyku ile başlamalıyız. Adamlık işine, adam etme işine. Dava adamını uykusundan tanımak mümkündür.
Kur’an, uyku barajını geçenlerin omuzlarında yükseldi. Allah Teâlâ, onları gece uykusu ile sınadı.
Müzzemmil suresi, dava adamlarının ilk sınavını nasıl verdiklerini gösteriyor.
Bütün yorgunluklarına, zifiri karanlığına rağmen geceye hükmedebilenler, uykularına sahip olabilenler…
Gecenin yarısında kalkmak gerektiğinde kalkabilenler…
Gecenin yarısından biraz aşsa da kalkmaya muktedir olanlar…
Biraz fazla, biraz az ama gecenin karanlığında, gündüzün ezen yorgunluğunda eriyip gitmeyenler…
Yorganına sarılıp kaybolmayanlar…
Onlar, gece testini geçtikleri belli olunca Kur’an’ın ve Kur’an davasının adamı oldukları anlaşılmış oldu. Onlara Allah Teâlâ: ‘Okuyun şimdi okuyabildiğiniz kadar, Kur’an’dan!’ dedi. ‘Namaz kılın, zekât verin, Allah’a borç vermek türünden büyük işler yapın! Sizin yaptıklarınız Allah için yapılmış işlerdir, onları bulacaksınız!’ dedi.
Onlar da düştüler yollara; Bedir, Uhud yoluna düştüler. Allah’a borç vermek türünden işlere muvaffak kılındılar.
Dün böyle idi. Bugün de böyle olacaktır.
Kur’an davasına adam yetiştirecekler alfabeden önce yatmayı kalkmayı öğretmelidirler. Adam olacak çocuk uykusundan belli olmalıdır.
Dünyanın düzeni gece-gündüz dengesi üzerine kuruludur. Dengeli bir sistemde dengesizlikle ne başarılabilir? Geceyi gündüzleştirmek, gündüzü geceleştirmek, gidişi geliş gelişi gidiş olarak kullanmaktır. Güneşin ışığıyla aydınlattığı dünyada, namazımız bile güneşe göre iken, güneşe rağmen uyuyakalanlar yeryüzü aydınlığında bir işe muvaffak olabilirler mi?
İşe uykudan başlayalım:
Allah Teâlâ bedenlerimizi de korumamızı, haklarına sahip olmamızı emretmiştir. Bedenin haklarından biri de uykusudur. Onu kısamayız. Kısarsak akıl melekemiz başta olmak üzere, bedenimizin hiçbir bölümünü verimli kullanamayız. Ne az ne çok uyumaya mecburuz. Uyku bedenin hakkıdır; hakkından önce gıdası gibidir. Midemiz aç kalsa bir iki gün olur da uykusuz bedenin ayakta kalması zordur. Aç kaldığı için kaza yapan sürücü yok ama uykusuz sürücüler kazalarda kurban gittiler.
Uyku ihtiyaçtır ama fazlası israftır; her israf gibi tüketir. İstikrarlı bir uyku şarttır; bedenin ihtiyacına, günlük yıpranmasına ve sıhhat durumuna göre beş buçuk, altı buçuk ve yedi saat arasında bir tercih yapılabilir.
Aynı saatte yatmak ve aynı saatte kalkmak, uykuya hâkim olmak için şarttır. Başı yastığa koymakla, yastığı başa geçirmenin en bariz farklarından biridir bu.
Uyku yemeği, yemek de uykuyu davet eder. Uyku saati ile yemek arasında en az üç saat mesafe konmalıdır ki uyku, uyku işini görüp dinlendirsin. Akşam yemeği asla ağır olmamalıdır.
Toplantılar, ziyafetler, misafirlikler, geziler uykuya göre olmalıdır. Yarın bize lazımsa bugün uykuya dikkat edeceğiz.
Uyku israfını, su ve ekmek israfından basit gördükçe çok yoruluruz.
Gündüzler, gecelerine hükmedebilenlerin olacaktır.
İbadet şuuru kazanmaya, ailede istikrarı yerleştirmeye, geceleri ve gündüzleri ihya etmeye, çocuk yetiştirmeye, hafızlığa, muhaddisliğe, fakihlik sürecine, dava adamlığına, dirayet sınavına uykudan başlayabiliriz. Uyumayarak değil; o olur bir şey değildir. Peygamber bile olsa insan, gözleri kapanıverir uykusu gelince. Uyumama iddiası ile hiçbir iş yapılamaz. O iddia bile uyutur insanı.
Uyumama ile değil uykuyu disiplin altına alarak işe başlayabiliriz.
Peygamber aleyhisselam öyle başladı. Kur’an’ın ilk nesli öyle başladı.
Onlar öyle başardılar.
Keşke biz de mükemmel yatak odaları yerine tatlı uykuları olan bir nesil olabilseydik. Misafirler, TV, internet, komşuluk, uykumuzu bölmeseydi!