SORU:
Selamun Alekyum, Vakıf ve derneklerde para yönetiminin dini ölçüleri nasıl olmalıdır?
CEVAP:
Selamünaleyküm.
Rabbimizin ‘iyilikte yardımlaşın’ emrinin en güzel uygulanan alanlarından biri, para veya para niteliğindeki eşyanın toplanıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Vakıf – dernek adı ile yapılabileceği gibi bireysel gayretlerle de yürütülmesi mümkün olan bir ibadet nitelikli hizmet alanıdır bu alan.
Para ve insan birleşiminin her zaman büyük bir risk taşıdığını kabul etmemiz gerekir.
İlave olarak da yapılan işin ibadet niteliği taşıması bu riski kat kat artırmaktadır. Özellikle temel fıkıh kaideleri açısından dikkat edilmesi gereken hususları, şu başlıklar altında incelememiz gerekmektedir:
1- Müslümanların resmi bir kurum oluşturarak veya bireysel gayretlerle yardım faaliyetlerinde bulunması, Allah’ın razı olacağı salih amellerdendir. Buna göre de ancak salih bir niyetle yapıldığında, sahibi için sevap kaynağı olabilir. Allah rızası dışındaki niyetlerle yürütülen bu tür faaliyetler ‘sosyal etkinlik’ olabilir, ibadet olamaz.
2- Allah’ın rızasını umarak bir dernek/vakıf kuran ve yönetenler, eğer gerçekten Allah’ın rızasını umuyorlarsa, Allah’ın açık bir emri olan istişareyi gerçekleştirmelidirler. Şûra ile yürütülmeyen bir organizasyonda, Allah rızasına ulaşılması çok zordur. Muhakkak Şeriat’ı bilen biri onların danışmanı olmalıdır ki mesuliyetten kurtulmuş olsunlar.
3- Bir yardım kuruluşunda mü’min olmayanların bulunması mümkündür. İnsanî değerleri korumada mü’minler, gayr-ı müslimlerle ortak faaliyetler yapabilirler. Mü’min olmayanların maddi yardım yapmaları, o yapılan yardımlarla faaliyet yürütülmesi yasak değildir. Eldeki maddi imkânlardan ihtiyaç sahibi gayr-ı müslimlerin yararlandırılması da yasak değildir. Yeter ki böyle bir durum, kâfirlerin iman ehlini ezeceği bir ortam oluşturmamış olsun. Eğer iman ehlinin zelil olmasına direk veya dolaylı bir gerekçe oluşacaksa, gayr-ı müslimlerin yardımını kabul etmek caiz olmaz.
4- Para toplayan bir kurum veya kişinin konumu, vekil/müvekkil konumudur. Para sahibi müvekkil, dernek/vakıf veya yetkilisi de vekildir. Vekil, müvekkilinin görevlisi gibidir. Talimatına uymak zorundadır. Bilhassa şart getirilmiş veya yardım toplanırken gösterilen gerekçelerle insanların zımnen şart getirmiş sayılacağı yardımlarda bağışlar, vekâlete sadık kalınarak harcanmalıdır. Mesela insanlar, cami yapımına daha çok yardım ediyorlar diye dernek ‘cami yaptıracağız, camiyi tamir ettireceğiz’ başlığı ile yardım topladıktan sonra o para ile spor salonu yaptıramazlar. İnsanlara cami diye gösterip direkt cami olarak anlaşılmayan şeylere harcama yapılamaz. Aksi takdirde müvekkil/vekil ilişkisi zedelenmiş olur.
5- Derneğin kurumsal olarak veya görevlilerden birinin kişisel olarak paraya zarar vermesi, kaybetme veya çaldırma gibi bir nedenle bir eksiklik oluşturması durumunda, oluşturulacak denetleme kurulunun raporuna göre ortada bir ihmal veya hata yoksa tazmin gerekmez. Aksi olursa, yani bir ihmal veya dikkatsizlik gibi hata tespit edilirse hatalı olanlar zararı tazmin ederler.
6- Para ve insan üzerinde faaliyet yürüten kurumların kesinlikle yüzde yüz şeffaf olmaları gerekir. Ciddi bir iç denetim yürütülmelidir. Samimiyet ve farklı/değerli unvan sahibi olmak gibi nedenlerle denetimsizliğe aralık bırakılmamalıdır. Aksi takdirde toplayanlar, harcayanlar ve denetim açısından karışmayanlar aynı vebali paylaşırlar.
7- Yardım faaliyetlerinde bayanların bulunmasında da sakınca yoktur. Mü’mine hanımlar, kendi öz mallarından diledikleri gibi sadaka verebilme haklarına sahiptirler. Eşlerinin buna müdahale hakkı yoktur. Eğer eşlerine ait bir maldan sadaka vereceklerse o takdirde eşlerinin izni gerekir.
Hanımların aktif olarak faaliyet yapabilmeleri de dinen yasak değildir. Yasak olan erkeklerle karma ortamları, mahremiyet inceliklerini aşacak şekilde kullanmalarıdır. Anneliklerini zedeleyecek, eş olmalarını anlamsız duruma getirecek faaliyetlerde bulunmaları kabul edilemez. Aleni bir haram işlenmedikçe kadınlar da özellikle kadınlara muhatap olacakları faaliyetler yapabilirler, yapmalıdırlar.
8- Mü’min bir toplumda iki türlü yardım toplanabilir. Birincisi zekât olarak verilen yardımlardır. İkincisi de zekât olmayan sadakalardır.
Zekât olarak toplanan yardımların kullanım alanı sınırlıdır. Zekât verilebilecek kişilerin dışında zekât olarak toplanan paradan harcama yapılamaz. Temel ilke olarak zekât, fakir bireyin hakkıdır. Kurumların zekât parası tüketmesi caiz değildir. Zekât parasını, fakir bireyin dışında bir kuruma harcayanın o zekâtı tazmin etmesi gerekir. Kurumun cami veya Kur’an Kursu gibi mübarek bir kurum olması bu kuralı değiştirmez.
Sadaka olarak toplanan paralarda ise iki durum vardır.
Birincisi şartsız verilen sadakalardır. Bu tür sadakalar, sadaka kullanılabilecek her alanda kullanılabilir. Sahibinin bir şart koyarak verdiği sadakalar ise kesinlikle o şarta bağlı kalarak harcama yapmak gerekir. Mesela sahibinin ‘dul kadınlara’ diye şart koştuğu sadakalar sadece dullara harcanabilir. Daha büyük bir ihtiyaç söz konusu olsa dahi mesela yetimlere harcanamaz. Bu nedenle şart getirilmiş sadakalar ya kabul edilmemeli ya da bu harcamalar özel bir masa üzerinden yürütülmelidir.
Aşağıdaki örnekler üzerinden bu bölümü daha iyi anlayabiliriz:
a- Cami inşa etmek, Allah için yapılabilecek en değerli işlerdendir. Bu hususta öncü olmak, yardım toplamak da buna göre pek değerlidir. Yalnız camilere zekât paralarının harcanması caiz değildir. Camiler, zekât olmayan paralarla yapılmalıdır.
b- Kanser hastası bir insanın tedavi masraflarını karşılamak her türlü sadaka ile mümkündür. Fakir biri ise bu hasta, zekât da bu harcamalarda ona veya velisi durumundaki birine temlik edilerek kullanılabilir. Yalnız bu harcama bir sadakadır. Aynı harcamanın SADAKA-I CARİYE olması için ise, kanser hastaları için bir hastaneye o tedavide kullanılan bir cihaz almak şeklinde olur. Sadak-ı cariye olacak şekilde hastaneye alınan cihaz ise zekât parası ile alınamaz. Çünkü hastane kişi değil kurumdur. Zekât ise kişiye verilebilir bir sadakadır.
c- Şartlı veya şartsız sadakaların harcanması esnasında ortaya çıkan ek harcamalar o paraların içinden karşılanabilir. Mesela fakirleri evlendirmek, onlara mobilya temin etmek için toplanan paralarla bir fakire mobilya satın alındığında, o mobilyanın fakirin evine ulaştırılması için yapılacak nakliye harcaması o sadakadan kullanılabilir. Bunu o sadaka alanının bir parçası olarak görebiliriz.
d- Zekât dışındaki paralardan dernek çalışanlarının maaşlarının verilmesi de mümkündür.
e- Zekât paralarının ödül olarak verilmesi caiz değildir. Ödül verilen kişi fakir ise, fakirliği nedeni ile ancak onu hak edebilir. Ödül verilmesi söz konusu ise bu, zekât dışında bir fondan karşılanmalıdır.
f- Derneklerin/vakıfların tanıtım faaliyeti niteliğindeki faaliyetlerinin masraflarını, ellerindeki paralarla yapmaları esasen caizdir. Ne var ki, yapılan tanıtım faaliyetlerinin asıl itibariyle caiz olacak işlerden olup olmadığı, ne kadar keyfiliğe kaçılıp kaçılmadığı gibi başlıklar muhakkak bir istişare ile belirlenmelidir.
g- Paranın aynî eşyaya, aynî eşyanın paraya dönüştürülmesi esasen doğru değildir. Herkesin sadakası olduğu gibi değerlendirilmelidir. Eğer faaliyet alanındakilerin menfaati açısından böyle bir dönüştürülme daha yararlı olacaksa bir heyet nezaretinde, şeffaf şartlarda dönüştürme yapılabilir.
h- Dernek ve vakıfların ellerindeki zekât olmayan paralarla bina içinde misafirlere, personele, tanıtım için ağırlanan ziyaretçilere ikramlarda bulunmaları caizdir. Bu ikramın makul olması ve israftan kaçınılması şarttır.
i- Vakıflara/derneklere bağışlanmış bulunan kurbanlıkların veya derilerinin kullanımı, kurban kesenlerinki ile aynı değildir. Kurban kesen kişi, kurbanlığının mesela derisini bile satamazken onu hibe olarak alan dernek/vakıf satabilir, satarak daha farklı bir alanda değerlendirebilir.
j- Ne var ki, bu bölümdeki takdir yetkisini kullanan kişilerin dikkatsizliği veya ‘elin parasını harcama’ gevşekliği göstermeleri büyük bir vebale girme nedeni olabilir. Çok dikkatli ve denetimli olunması gerekir.
k- Zekât düzeyinde olmasa da fitre, fidye ve yemin keffaretini ulaştırmak için alan kurumların bu paraları ayrı bir fonda toplamaları, mümin insanlara vermek ve sahibinin belirlediği miktarları ölçü alarak vermek gibi inceliklere dikkat ederlerse fıkhın inceliklerine daha yakın durmuş olurlar.
9- Sadaka toplayanların, insanların öncelikli olarak ilgilenmeleri gereken alanlarını daraltmamaları gerekir. Her mü’min öncelikli olarak kendi yakınlarından başlamalıdır sadakaya. Vakıflar, sadakanın bu hassas ayarını bozacak politikalar üretmemelidirler.
10- SADAKA, sadece para değildir. İnsana yararı olan her şey sadaka niteliğinde olabilir. Bir tebessüm, bir ziyaret, tatlı bir söz de sadaka olabilir. Vakıflar/dernekler, sadece para eksenli sadaka kültürü oluşturmaları durumunda, mü’minler için sadaka olabilecek pek çok para olmayan değeri ezmiş olabilirler. Uzun vadede ortaya çıkabilecek bu hataya dikkat etmelidirler.
11- Paralı derneklerde görev yapanların, sadaka olarak verilmiş şartlı veya şartsız paralardan ‘borç’ başlığı altında da olsa yararlanmaları, sadece risk açısından baksak bile doğru değildir. ‘Emanet alma’ gibi bir gerekçe ile de olsa sarf alanı dışında paraya dokunulmamalıdır. Böyle bir uygulama, vekilin müvekkiline hıyaneti gibi bir sonuç doğurabilir. Böyle bir gerekçe ile alınan paranın zarar görmesi durumunda, parayı alanın veya izin verenin onu tazmin etmesi gerekir. Bu tazmin ile beraber de tevbe ve istiğfar gerekir.
12- Vakıf/dernek paralarının durduğu yerde zarar etmemesi için ticarette veya bankada değerlendirilmesi ile alakalı olarak şunlara dikkat edilmelidir:
a- Hiçbir şekilde faizle bağlantı kurulamaz. Dernek parası olması faize müsamaha getirmez.
b- Zekât paraları yatırım, değerlendirilme gibi bir başlıkta kullanılamaz. Zekât, yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Zorunluluk olmadıkça zaten ertelenemez.
c- Şartlı paraların, şartına göre bir başlık açılabilir. Şarta göre bir değerlendirme yapılabilir.
d- Şartsız edinilen paraların ticari veya başka helal bir yöntemle değerlendirilmesi, bu değerlendirmeden dernek veya vakfın amaçları doğrultusunda daha makul sonuçlar alınacağı ön görülüyorsa mümkündür. Bu da muhakkak şeffaf bir yöntemle ve kurul kararı ile yapılmalıdır. Münferit tasarrufların sıkıntısı olur.
13- Vakıf ve derneklerin; yaptıkları yardımlarla Allah’a isyan olan işlere destek olup olmadıklarını, hiç değilse dış görüntü itibariyle de olsa inceleme ve araştırma yapmaları gerekmektedir… Mü’minlerin sadakaları ile Allah’ın haramlarının işlenmesine sebep olmaları çok ağır bir sorumluluktur.
14- Dernek ve vakıfların araç gibi ortak kulanım maksadı ile edinilen menkullerinin kullanılmasında şunlara dikkat edilmesi gerekir:
a- Şartlı bağış olarak verilen bir araç kesinlikle o şart çerçevesinde kullanılır. Yakıt parası verilse bile başka bir maksat için kullanılamaz. Mesela öğrencileri evlerinden medreseye taşımak için şartlı verilmiş bir aracı, hocaları bir cenazeye götürmek için kullanmak caiz değildir.
b- Genel hizmet maksadı ile bağışlanmış veya satın alınmış bir araç ise vakıf/derneğin yazılı maksatları ile direk alakalı bütün alanlarda kullanılabilir.
c- Dernek mensuplarının özel hizmetleri için, ücretini takdir edip vermiş olsa bile kullanılması doğru değildir. Buna müsamaha gösterilmemelidir.
15- Vakıf ve derneklerin, başkalarının bir yolla oluşmuş faizden kaynaklanan paralarını alıp kullanmaları caizdir. Bunu kurum olarak kendileri üretemezler ama ilgisiz üçüncü kişi durumunda oldukları bir yerde faiz onlar için faiz niteliğinde olmaz.
Nureddin Yıldız
fb.com/nureddinyildiz
twitter.com/nurettinyildiz
instagram.com/nureddinyildiz